İklim Değişikliği Etkileri: Balıkçıların Bilmesi Gereken Şok Edici Gerçekler

Dünya genelinde 58.5 milyon insanın geçim kaynağı olan balıkçılık sektörü, iklim değişikliği etkileri nedeniyle ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Özellikle Danimarka'da balıkçılar, daha önce hiç görmedikleri ahtapot ve bambu balığı gibi türlerle karşılaşıyor.
Araştırmalar, balıkçıların yaşadığı boğulma vakalarının %41.8'inin kötü hava koşullarından kaynaklandığını gösteriyor. Bununla birlikte, dünya balık avının üçte ikisini gerçekleştiren küçük ölçekli balıkçılar, bu değişimden en çok etkilenen grup.
Bu makalede, iklim değişikliğinin balıkçılık sektörü üzerindeki etkilerini, güvenlik risklerini ve ekonomik sonuçlarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ayrıca, Doğu Afrika, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika'daki balıkçıların karşılaştığı zorlukları ve adaptasyon süreçlerini ele alacağız.
Küresel İklim Değişikliğinin Balıkçılık Üzerindeki Doğrudan Etkileri
Küresel ısınmanın en görünür sonuçlarından biri deniz suyu sıcaklığındaki artıştır. Okyanus yüzey suyu sıcaklığı artış hızı, 20. yüzyılın sonlarından beri ikiye katlanmıştır. Bu durumun balık türlerinin dağılımı üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Deniz canlıları, yüksek sıcaklıklara uyum sağlayamadıklarında ya ölmekte ya da daha uygun koşullara sahip bölgelere göç etmektedirler.
Deniz ekosistemlerindeki değişimin bir diğer ciddi etkisi, okyanuslardaki oksijen seviyelerinin düşmesidir. 1960'lı yıllarda düşük oksijen seviyesine sahip 45 okyanus sahası tespit edilmişken, günümüzde bu rakam 700'e ulaşmıştır. Okyanus sularının ısınmasıyla, sudaki çözünmüş oksijen miktarı azalmakta ve bu durum özellikle ton balığı, kılıçbalığı ve köpekbalığı gibi büyük balık türlerini tehdit etmektedir.
Ayrıca, deniz suyunun asitlik oranının artması da deniz canlıları için tehlike oluşturmaktadır. Okyanus yüzey suyunun pH seviyesi sanayi devriminden bu yana 0,1 birim düşmüştür, bu da asitlik derecesinde yaklaşık %26'lık bir artışa karşılık gelmektedir. İklim değişikliği senaryolarına göre, 2100 yılına kadar pH seviyesinin 0,3-0,4 birim daha azalacağı tahmin edilmektedir.
Deniz seviyesi yükselmesi de balıkçılık için bir diğer tehdit unsurudur. Deniz seviyesi şu ana kadar 16 cm yükselmiş olup, emisyonların artması halinde 2100 yılında deniz seviyelerinin 84 cm'ye kadar yükselebileceği öngörülmektedir. Bu durum, kıyı habitatlarının kaybına ve tatlısu habitatlarına tuzlu suyun girmesine neden olabilecektir.
Bütün bu değişimler sonucunda, dünya çapında okyanuslarda yaşayan hayvanların sayısında %15'lik bir azalma ve balık avlama potansiyelinde %24'lük bir düşüş yaşanabileceği tahmin edilmektedir. Örneğin, 2000-2010 yılları arasında sürdürülebilir balık stoğu ortalama %4,1 oranında azalmıştır, bu da yaklaşık 1,4 milyon ton balık kaybı anlamına gelmektedir. Doğu Çin Denizi ve Kuzey Denizi gibi bazı bölgelerde bu oran %15 ila %35'e ulaşmaktadır.
Dolayısıyla, iklim değişikliğinin balıkçılık üzerindeki doğrudan etkileri, balık türlerinin dağılımında, üreme döngülerinde ve balık stoklarının verimliliğinde önemli değişikliklere neden olmaktadır.
Aşırı Hava Olaylarının Balıkçıların Güvenliğine Etkileri
Aşırı hava olayları, balıkçıların hayatını doğrudan tehdit eden en önemli faktörlerden biridir. Araştırmalar gösteriyor ki, küçük ölçekli faaliyetler yürüten balıkçıların boğulma vakalarının %41.8'i kötü hava koşulları nedeniyle meydana gelmektedir. Victoria Gölü'nde incelenen 141 boğulma vakasının %47.5'ine dalgalı sular, %46.8'ine güçlü rüzgarlar ve %12.1'ine şiddetli yağışlar eşlik etmiştir.
İlginç bir şekilde, bu vakalarda teknelerin %85.1'inin bakımının yeterli olduğu ve hayatını kaybeden balıkçıların %75'ten fazlasının üç yıldan fazla süredir balıkçılık yaptığı tespit edilmiştir. Bu durum, deneyimin bile değişen iklim koşulları karşısında her zaman koruyucu olmadığını göstermektedir.
İklim krizi sonucu deniz suyunda meydana gelen sıcaklık artışı, balıkların kıyıdan uzaklaşmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, balıkçılar artık yeterli av yakalayabilmek için kıyıdan daha fazla uzaklaşmak zorunda kalmaktadır. Cornell Üniversitesi araştırmacısı Doç. Dr. Kathryn Fiorella şöyle açıklıyor: "Bu durum navigasyon ekipmanına ve hava uyarı sistemlerine sahip olmayan balıkçıları daha tehlikeli bir duruma sokuyor".
Ayrıca, balıkçıların daha uzağa gitmek zorunda kalması, riskli bir durumun oluşması halinde kıyıdan yardım ulaşmasını da zorlaştırmaktadır. Dünya balıklarının üçte ikisi küçük ölçekli balıkçılar tarafından avlanmakta ve bunların %90'ı gelişmekte olan ülkelerdeki tropik bölgelerde faaliyet göstermektedir.
Zanzibar'da yaşayan balıkçı Ishaka Issa Hajj'ın deneyimi durumu özetler niteliktedir: "Eskiden kıyı bölgelerde çok daha fazla balık vardı, ama şimdi daha az. Artık denize açılmamız oldukça tehlikeli. Bazen hava güzelken çıkıyoruz ve yağmurun yağacağını kestiremiyoruz, bu da bizi tehlikeye atıyor".
Karadeniz'de de benzer sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle fırtına zamanlarında dalgaların boyu 5 metreyi aşabilmekte ve balıkçı tekneleri güvenli limanlara sığınmak zorunda kalmaktadır. Bu durum hem can güvenliği riski oluşturmakta hem de balıkçıların geçim kaynaklarını tehdit etmektedir.
İklim Değişikliğinin Balıkçıların Ekonomik Yaşamına Etkileri
İklim değişikliğinin ekonomik sonuçları, balıkçılık sektöründe giderek daha belirgin hale gelmektedir. Son 10 yılda Türkiye'nin denizlerden elde ettiği balık miktarı %30 azalarak 334 bin tondan 231 bin tona gerilemiştir. Özellikle kefal, levrek, çipura, akya ve kalkan gibi ekonomik değeri yüksek türlerdeki düşüş çarpıcı boyutlara ulaşmıştır.
Doğu Akdeniz'deki balıkçılar, değişen iklim koşullarından kaynaklanan avlanma zorluklarıyla karşı karşıyadır. Kıyı bölgelerde gözlemlenen balık azalması, balıkçıları daha açık denizlere yönelmek zorunda bırakmakta, bu da hem maliyet artışına hem de güvenlik risklerine yol açmaktadır.
Balıkçılık sektöründe maliyet artışı ciddi bir sorun haline gelmiştir:
-
Enerji, yakıt ve işçi giderleri
-
Ekipman yenileme masrafları
-
Ağ ve tekne bakım maliyetleri
-
Daha uzun mesafelere gitmek için gereken ilave yakıt
Geçen yıl 300 bin lira aylık gideri olan 20 metrelik bir balıkçı gemisinin bugünkü maliyeti ortalama 1 milyon lira civarına yükselmiştir. Daha büyük teknelerde bu rakam 1.7 milyon liraya kadar çıkabilmektedir.
İklim değişikliğinin balıkçıların ekonomik yaşamı üzerindeki bir diğer etkisi de deniz suyunun ısınmasıyla balıkların göç takviminin değişmesidir. Marmara Denizi'nde yapılan bir araştırmada, yüzey suyu sıcaklıklarının her yıl 0,05 derece arttığı ve bunun balık türlerinin göç zamanlarını etkilediği tespit edilmiştir. Lüfer ve palamut artık daha geç gelmekte ve daha erken ayrılmaktadır. Bu durum, balıkçıların av sezonunu kısaltmakta ve gelirlerini azaltmaktadır.
Bununla birlikte, iklim değişikliği bazı alternatif gelir kaynaklarının gelişmesine de olanak sağlamıştır. "Pesca turismo" adı verilen geleneksel balıkçılık turizmi, İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde balıkçılara ek gelir imkanı sunmaktadır. Bu yöntemde balıkçılar, teknelerinde turistleri ağırlayarak hem kültürel miraslarını tanıtmakta hem de ekonomik fayda sağlamaktadırlar.
Türkiye'de, özellikle Ege Bölgesi'nde, balıkçılık turizmi için ciddi bir potansiyel olduğu belirtilmektedir. Ancak bu alternatif gelir kaynağının yaygınlaşması için gerekli yasal çerçevenin henüz oluşturulmadığı görülmektedir.
Dolayısıyla, iklim değişikliğinin balıkçıların ekonomik yaşamı üzerindeki etkileri hem zorluklar hem de fırsatlar sunmaktadır. Sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarına geçiş ve alternatif gelir kaynaklarının geliştirilmesi, balıkçı toplulukların ekonomik direncini artırmak için kritik önem taşımaktadır.
Sonuç
Balıkçılık sektörü, iklim değişikliğinin etkilerini doğrudan yaşayan sektörlerin başında gelmektedir. Deniz suyu sıcaklığındaki artış, asitlenme ve oksijen seviyelerindeki düşüş, balık popülasyonlarını ciddi şekilde etkilemektedir. Bununla birlikte, aşırı hava olayları balıkçıların güvenliğini tehdit ederken, artan maliyetler ve azalan av miktarları ekonomik sürdürülebilirliği zorlaştırmaktadır.
Gelecek yıllarda bu sorunların daha da artacağı öngörülmektedir. Balıkçıların hayatta kalabilmesi için geleneksel yöntemlerin ötesine geçmeleri, yeni teknolojileri benimsemeleri ve alternatif gelir kaynaklarını değerlendirmeleri gerekmektedir. Balıkçılık turizmi gibi yenilikçi yaklaşımlar, sektörün geleceği için umut verici fırsatlar sunmaktadır.
Sürdürülebilir balıkçılık uygulamalarına geçiş artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir. Balıkçı toplulukların direncini artırmak ve gelecek nesillere sağlıklı denizler bırakmak için hep birlikte harekete geçme zamanı gelmiştir.